2 Nisan 2008 Çarşamba

Gerçekten Hicap Duymak Gerçek Hicab ile Mümkün Olur!

entry-content'>

İnsanoğlu, ilerlediği yolda hakkı ile sebat etmesi için yaratıldığı andan bu zamana kadar birçok yol gösterici mesajla muhatap olmuşsa da çoğunlukla bu mesajla olan bağlarını koparmış, kendinden sonraki nesillere tahrif edilmiş veya eksiltilmiş bir inanç sistemi bırakmıştır. Kurtuluşa davet olan bu mesaj silsilesini takip eden nice az sayıdaki toplulukların ilahi mesajın doğru iletilmesi için sarf ettikleri çabalar ise bu gerçeği değiştirememiştir.

Yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağılmış eski ve yeni birçok medeniyeti incelediğimizde geçmişlerinden aldıkları mirasın tahrif edilmesine rağmen bazı unsurlarda ortak noktaları olduklarını görebiliyoruz. Örneğin ilk peygamberden bu yana farziyetini koruyan namaz ibadetinin bir benzeri, putperest Uzakdoğu öğretisi olan Budizm’in içinde karşımıza çıkar. Çeşitli dua okumalarıyla kıyam ve secde hareketlerinden oluşan bu ritüelin aslında şekil olarak namaza ne kadar çok benzediğini görmemek imkansızdır.

Toplumların inanç miraslarının kesiştikleri noktalarda görebildiğimiz bu gibi unsurların en göze çarpanlarından biri de örtünme eylemidir. Günümüzde semavi dinler olarak ifade ettiğimiz inançların içinde bulunan örtünme emri, gelmiş geçmiş birçok medeniyetin inancında veya kültüründe ciddi bir yere sahiptir. Aslında bahsetmiş olduğumuz medeniyetler arasındaki ilişkiyi anlayabilmek Müslümanlar için pek de zor olmaz. Kur’an-ı Kerim’de yer alan, Hz. Adem’in dünya üzerine gönderilmeden önceki sürecine ait pasajlara baktığımızda bu durumu kolaylıkla görebilmekteyiz.

“Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.” ( Taha Suresi - 120,121 )

Hz. Adem ve eşinin, yasaklanmış ağacın meyvesini yemeleriyle meydana gelen, gizli yerlerinin açılması ve açılan yerlerini örtme çabasını tasvir eden bu ayetler, örtünmenin insanın fıtratının vazgeçilmez bir unsuru olduğunu vurgulamaktadır. Milyonlarca yıl önce gösterilen bu örtünme refleksini insanoğlu hala göstermiyor mu? Örtüsü, üzerinden düşüp çıplak kaldığında utanan, yüzü kızaran, yani hicap duyan insan, temiz bir fıtrat üzere oldukça bedenini gizlemeye devam etmiştir. Çünkü günahkar dahi olsa fıtratını tahrif etmemiş her birey çıplaklığından utanacak, bulduğu ilk örtü ile örtünmeye çalışacaktır. O halde Şeytan ve onun dostlarının amaçları ise açmayı, açılmayı teşvik etmek, bunu sevdirmek ve normal bir eylemmiş gibi göstermek olacaktır; olmaktadır.

Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılarak, “İşittik ve itaat ettik!” demekte olan ve dediğini iddia eden her Müslüman gözlerini, karşı cinsindeki, kendi nefsine hoş gelen davranışlarına dikmekten ve örtüsünün ötesine geçirmekten beri durduğu gibi, başkalarının bakışını teşvik edecek bir davranıştan ve giyinme biçiminden de uzak durmak zorundadır. Bu zorunluluk her iki cinsiyeti de kapsamaktadır.

Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah’ın hükmüne dönün. ( Nur Suresi - 30,31 )

Gerçek manasına uymayan bir örtü biçimi, örneğin dikkat çekici güzellikte örtüler ( veya giysiler ), yukarıdaki ayetlerin ruhuna aykırı olacaktır. Keza her iki cins tarafından giyilmiş dar bir giysi aynı ayetleri görmezden gelmekten başka bir şey değildir. Örtünmenin sadeleşerek dikkat çekicilikten uzak olması gerekirken, mağaza vitrinlerindeki modayı takip eden süslü bir kumaşın başı dolamasından ibaret olması, örtünmemenin bir başka çeşidi olarak karşımızda durmaktadır. Oysaki örtünme, saçların örtülmesinden ibaret değildir. Örtünme başörtüsü değildir. Örtünme çıplak durmamak adına giyilmiş dar pantolon değildir. Öyleyse nedir? Örtünme, yasaklanmış ağaçtaki meyvelere aldırış etmeyen bir takvaya yönelme eylemidir. Takva ancak hicap ile elde edilebilir. Gerçekten hicap duymak ise gerçek bir hicab ile mümkün olur.

Hiç yorum yok: