2 Nisan 2008 Çarşamba

Bir Yazı Yazdım Doğru mu Söylüyorum Yalan mı ?

entry-content'>

Ve ellerinden hakları alınan,sırf inancından dolayı horlanan,hep bir yerlere itilmeye çalışılan,sesi kötülük için hiç çıkmadığı halde sesi hep kesilmeye çalışılan kızlar…
Evet gün geçtikçe yükselen bir dalga olarak 60 lı yıllardan bu günlere kadar uzanan Türkiyede ki başörtüsü yasağı hep bir çatışma ve tartışma konusu olarak ülke gündeminde tutulmaya çalışıldı. Bu konuyu birileri her neden ise gerginlik ve çatışmaların bir simgesi haline getirmeye çabaladı.Başörtülüler özgürlükten, Allahın rızasını kazanmaktan hareketle,örtülerinin bir simge ve ayrımcılık olmadığını anlatmaya çalış ise da dinleyen olmadı. Gerçeği ama sadece gerçeği duymak istemeyenler için ise zaten dinlemek,anlamak çok zordu.
Başörtülüler,yasak gerekçelerini hak etmediklerini savunsalar da başörtüsü yasağına taraftar olanlar iddialarını,bir kılıkkıyafet tanımı ve irtica söylemi üzerinden sürdürdü. Sorunun çözümsüz olarak ortaya konması ise yıllarca devam etti.Demokrasi söylemlerine karşılık halk kitlelerini hiçe sayanlar seçim zamanları başörtüsü sorununu çözmek için bir çok vaatte bulunsa da,bu koca bir yalan olmaktan öteye gidemedi.Onlara göre Batılı hemcinsleri gibi giyinmeyen kadınlar,cahil ve eğitilmesi gereken kişiler olarak toplumda yer aldı.Kimi zaman ise çözüm aramaya değer bir mesele olmaktan uzaklaştırılarak gündemin kıyılarına itildi. Ama yasaklar ya da yok saymalar yoluyla başörtüsü bir mesele olmaktan çıkmadı, ama bu yasaklar ülkemize maddi ve manevi olarak güç kaybettirdi.
28 Şubat süreci de başörtülüleri kendi konumlarından çekinecek, sakınılacak bir durummuş gibi algılayacak hale düşürmeyi hedefledi.O günden bu güne ise Türkiyede artık bu kısır döngüyü aşacak atılımın yapılması beklendi.
Ne zaman bu konu gündeme geldi ise de gerek medya gerek bazı kesimler laiklik elden gidiyor safsataları ile mahalle baskısından, yalan haberlere, iftiralara kadar bir çok yolu deneyerek yasakların son bulmaması için direndi.Tam bu sorun bir hak olarak görülür mü aslında bu söylenenlerin hepsi yalan,yalan olduğuna göre bu bir gün ortaya çıkar mı diye beklendiği ve hak arayışlarının devam ettiği bir süreçte ise Başbakan Erdoğanın, üniversitelerde ki başörtüsü yasağı konusunda İspanyada değerlendirmelerde bulunması ve Türkiyede başını örtenlere başörtüsünü siyasi simge olarak kullanıyorsun şeklinde baskılar yapıldığını söylemesi,ardından Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?Burada ki dert başka aslında. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bunu maalesef takdirde zorlanıyoruz demesi,konuyu yoğun bir şekilde tekrar gündeme taşıdı. Tüm engelleme
çabalarına rağmen AKP ve MHPnin mutabakatı ile Başörtüsünün üniversiteler de serbest olmasını sağlayacak değişiklik meclis gündemine getirildi. TBMMde kabul edilen başörtüsü ile ilgili yasa değişikliği Köşke Cumhurbaşkanı Gülün onayına sunuldu. Bu süreçten sonra neler olur tam anlamı ile bilinmez ama bilinen bir gerçek var ki bu gerçekler ne kadar yalanlasa da doğruyu değiştiremez...
O da şudur ki;
Müslüman bir bayan başörtüsünü sadece ve sadece Allahın emri olduğu için takar.Örtüsünü siyasi bir simge olarak kullanmaz.Vatanını çok sever ve onun asla bölünmesini istemez.Zorla ve baskı ile kimsenin örtünmesini düşüncesinden bile geçirmez.
Ama bilinen bir şey var ki bu ülke de birileri kamplaşma istiyor ve bunun için çaba sarf ediyor.
Bizlere düşen görev ise açığı ile kapalısı ile bu oyunlara düşmemek.Bizlere uzanan kardeş elini geri çevirmemek. Empati yolu ile birbirimizi anlayıp kaygıların yersiz olduğunu ortaya çıkarmak ve asıl bölünmeyi isteyenlere bizlere asıl yakışan bu diyerek bu resmi sunmak…

Hiç yorum yok: