31 Mart 2008 Pazartesi

Eyüp Anadolu Zulüm Lisesi

entry-content'>

Bizim adımıza hep başkaları konuşuyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Ben bu yasağı yaşayan biri olarak, duygularımı yazdım. Küçük ve gerçek bir hikaye...

Eyüp İskelesi’nden İslambey Caddesi’ne yürüyorum. Her şey bıraktığım gibi. Yine mart ayının soğuğu içime işliyor.

Karakolun önünden geçerken yavaşlıyorum. Tedirgin bir şekilde etrafı kontrol ediyorum. Ayaklarımın titrediğini, boğazıma bir şeylerin takıldığını hissediyorum. Kapının önündeki polislerden biriyle göz göze geliyorum. Yüzümdeki korku şaşırtıyor onu, gülümsüyor bana. Ben ise tebessüm etmeye zorladığım halde kendimi, başaramıyorum bir türlü gülmeyi. Nedense hala güvenemiyorum polislere. Hızla uzaklaşıyorum oradan.

Oyuncakçılar çarşısı yine hareketli. Hızlı adımlarla geçiyorum çarşıdan. Kulağımda satıcıların belli belirsiz sesleri…

Meydana çıktığımda kuşlar karşılıyor beni. Özgürlüğün simgesi kuşlar. Üç yıl öncede insanlardan daha yakın hissetmiştim onları kendime, bugünde öyle.

4 Mart 2002… Atılmayı, itilmeyi, aşağılanmayı, direnmeyi, ezilmeyi, bağırmayı, ağlamayı, susmayı; ama en çok iki arada bir derede kalmayı öğrendiğim bir tarih. Bir anlamda hayatımın dönüm noktası…

Alkış sesleriyle havalanan kuşlar ve meydanı hıncahınç dolduran 14–18 yaş arası lise öğrencileri… Sayılamayacak kadar çok polis, ellerinde coplar. Özel kıyafetleriyle çevik kuvvet ekipleri, çantaları sis bombalarıyla dolu… Okulla, Eyüp Sultan Meydanı arasında başlayacak; aylar sürecek bir kovalamaca. Gözaltına alınan gencecik kızlar, erkekler…

Her şey gözümün önünde canlanıyor. Bunları düşünerek okulun dış kapısına ulaşıyorum. Geçmekte zorlanıyorum o kapıdan, tıpkı o günlerdeki gibi. Başım ağrıyor, gözlerim kararıyor. Yaşadıklarım midemi bulandırıyor.

Günlerce dışarıda kalıp, en sonunda içeriye giren yüzlerce öğrenciden sadece biriyim. İçerisi ve dışarısı arasındaki farkı çok iyi bilirim. İkisi arasındaki eziklik öyle içime işledi ki, hala atamıyorum üzerimden. Gözlerimden yaşlar dökülüyor. Kafamı kaldırıp tabelayı okuyorum Eyüp Anadolu İmam Hatip Lisesi…

Yalan söylüyorlar. Burası; Eyüp Anadolu Zulüm Lisesi… Burası; başörtülü oldukları için İmam Hatip Liselerine bile alınmayan gencecik kızların yaşadığı bir zulüm ülkesi…

İçerideki de, dışarıdaki de benim aslında. Başım örtülüyken de, başım açıkken de aynı şeyleri düşünüyor; aynı şeyleri savunuyorum. Demokratik bir hukuk devleti olduğunu söyleyip, inancım gereği taktığım başörtüden dolayı beni dışlayan bir ülkenin vatandaşı olmak içimi acıtıyor.

Bu acıyı hala yaşıyorum. Şimdi evrensel kent olduğu söylenen bir üniversite öğrencisiyim. Ama burada bile evrenin dışındaymışım gibi davranılıyor bana. Lisede yaşadıklarım; her sabah okula girmek için başımı açarken, yeniden canlanıyor. Cevabını bildiğim halde, her sabah kendime tekrar tekrar soruyorum; içerideki ben miyim?..


Hiç yorum yok: